the-ayilar

En son ne zaman beraber kıymalı börek yediniz? Hiç yemediniz mi yoksa?

Ali Can: Yemediğimiz bok kalmadı, kıymalı börek mi yemeyeceğiz? Ciddi ciddi cevaplıyorum bu soruyu. Tabii onlarca kez yedik ama en son ne zaman hatırlamıyorum. Beraber yediğimiz en güzel yemek, herhalde Dresden’daki “Törkis” dönerdi. Murat da arada ortaya klas yemekler yapar, yeriz.

Cihan Dündar: Yedik galiba ya. Yedik diye hatırlıyorum.

Murat Yılmaz: Genelde konser önceleri yemek seremonisi yaparız. Ama kıymalı börek pek tercihimiz olmadı. Ama 3-4 sene önce tayfadan Egemen arkadaşımız konser ertesi uyandığımızda bize kahvaltı için 20 porsiyon kıymalı kır pidesi getirmişti. Sırt çantasından çıkartınca da bir acayip olmuştuk. Bir ara da konser öncesi, nedense, bir tavuk döner yeme furyası vardı. Alican, iki kavanoz pul biber eker ve öyle yerdi dönerini. 2004’lerde konserlerde tek tük para kazanmaya başlamıştık. Hani sembolik… 3-5 kuruş. Her konser sonrası Taksim, Sıraselviler’de “Törkiş” diye bir dönercide iskender yerdik ve öyle ezerdik parayı. Zaten anca ona yeterdi. Belki de yanına bir bardak ayran!

Metecan Mete: Kıymalı börek yedik mi hatırlamıyorum ama en son Tünel’de, siparişleri 15 dakikada alamayan bir yerde döner yemiştik.

The Ayılar’dan bahsedin bize. Nasıl kuruldu, nasıl gelişti her şey? Öncesi ve sonrasına bir özet…

Ali Can: Ben Ayılar kurulduktan iki sene sonra gruba katıldım. 2006 yılıydı. Arkadaştik zaten. İki gitar geyiği olunca aldım ben de elime sazı. Sonra zaten formda değişiklikler oldu ve Murat’la vokalleri paylaşır durumda bulduk kendimizi.

Cihan Dündar: Kuruluşunda ben yoktum. 2009’da sonradan dâhil oldum.

Murat Yılmaz: The Ayılar ilk olarak grubun gitaristi ve vokali Murat Yılmaz tarafından 2003 yılında İstanbul’da kuruldu. Bugüne kadar grupta değişiklikler oldu ve son hâlini aldı. Hâlâ daha aynı kadroyla yoluna devam ediyor. Grubun bir başka gitaristi ve vokali Ali Can Şalt, sokaktan, Murat Yılmaz’ın arkadaşıydı. Ara ara karşılaşıp biraz bira ve biraz muhabbet derken, inceden takılmaya başlamışlardı. 2007 yılında da The Ayılar BarışaRock Festivali’nda sahne alacaktı. Grup elemanlarından Murat Yılmaz sahne gününden bir gün önce festivale damlamıştı. Bir çanta dolusu bira ve gitarıyla festivalin çadır alanına doğru yürürken, Ali Can Şalt ile karşılaşmıştı. Aslında o gece grubun temelleri bir kez daha atıldı ve Ali Can Şalt, The Ayılar grubundaydı. Bundan sonra grupta davulcu değişikliği olacaktı ve The Ayılar’a arkadaş aracılığıyla hiç tanımadıkları Cihan Dündar katılmıştı. Agresif ve hareketli davullarıyla grubun sound’una ayrı bir hava veren bu çocuk, grubun artık resmi davulcusuydu. 2015 yılının başlarında The Ayılar grubuna 10 günlük bir Avrupa turnesi gözükmüştü. Ancak grup bas gitarist problemleri yaşıyordu ve n’apacağını harıl harıl düşünüyordu. Bir anda akıllarına, dövmeci ve bas gitar çalan arkadaşları Metecan Mete geldi, zaman kaybetmeden hemen iletişime geçildi. 1-2 bira eşliğinde durum anlatıldı. Mete, içten içe The Ayılar grubuyla olmak istediğinden de bahsedince… Artık bas gitarist sorunu çözülmüştü! Mete de kadrodaydı.

Metecan Mete: Bu soruyu Murat daha iyi cevapladı.

Punk kültüründen konuşalım. Var mı Türkiye’de bu kültürü benimseyen, sahip çıkan, yaşam tarzı yapan?

Ali Can: Tabii ki var. Evet, iki eldeki parmak sayısını geçmez belki ama bunu benimseyen insanlar da var. İlk akla gelen gruplardan biri Poster-İti mesela. Onlar da bizlerle aynı zamanlarda grup kurup, hâlen aktif şekilde, bu kültürü samimiyetle müziklerine yansıtmaktalar. Aynı zamanda Poster-İti’nde davul çalıyorum ben. Türk punk rock/hc gruplarında bu sirkülasyonun yaygın olduğunu, kimin hangi gruplarda aynı zamanda çaldığını araştırabilirseniz, zaten kolayca öğrenebilirsiniz.

Cihan Dündar: Kültüre sahip çıkanlar tabii ki. Ama azınlıktan öteye gidemiyor. Çünkü toplum, bu kültürü benimseyemeyecek ve kavrayamayacak kadar uzak. İçi boş şeylerle meşgul. Sadece punk icin değil, rock müzik genelinde de böyle. Youtube’dan izlemeyi tercih ediyorlar ya da “Festival olsun da bir kere para vereyim, 10 grup izliyim” kafasındalar. Yerel gruplara destek vermedikleri gibi bir de üstüne, “Kim var ki dinlicez?” triplerine giriyorlar. Ülkede farklı müzik yapan hâlâ birileri var. Yeter ki siz keşfetmeyi ve desteklemeyi bilin.

Murat Yılmaz: Aslında dünyada 70’ler itibariyle, Türkiye’de 80’ler itibarı ile bu alt-kültür var olmaya başlamştır. O zamanlar internet yerine kullanılan mektup ağları ve yurt dışına gidip gelen kişiler, bu tarzın yayılmasında büyük rol oynamıştır. Punk kültürünün gerek müziği, gerek politikası ve tavrı günümüze kadar gelmiştir böylece. Sayısız yerli fanzin üretilmiş, birçok bu tarzı icra eden gruplar da kurulmuştur. Kimilerinden, “Pank bu, 3 akor işte. Çocuk oyuncağı. Biz de çocukken panktık” falan gibi aptalca muhabetler de duyuyoruz. Gençken şekil olsun diye “pank” takılıp, sonradan karşı olduğu her şeyin içine balıklama atlayan ve ona buna bok atan ne yavşak insanlar gördük. Bu işi Türkçe yapmak hatta Türkiye’de yapmak çok zor. Pank genel olarak bir tavırdır, fikirdir, eylemdir. Genel olarak insanlarda pank deyince işssiz, uyuşturucu bağımlısı, leş, kafasında bir fikir olmayan insanlar canlanıyor. Ancak bu büyük yanlış ve ön yargı. PUNK NOT JUNK! Türkiye’de bu anlayışa sahip olan insanlar yanında gerçekten bu alt-kültürü hayatlarının bir parçası ve tavrı olarak yapan insanlar var. Bizim müziğimiz de tavrımız da şeklimiz de hayatımızda bir bütün. Şarkılarımızın sözlerinden, sahne duruşumuzdan bunu anlayabilirsiniz. Ne yaşıyorsak onu yazıyoruz, söylüyoruz.

Metecan Mete: Var fakat her alt-kürtürün minimize benimsendigi kadar. Avrupa’ya oranla elbette çok az.

Punk kültürü “sert” bir kültür mü sizce?

Ali Can: Neye göre sert anlamadım? Sert kültür nasıl olur, onu da anlayamadım ama politik bakış açısından yaklaşacak olursak, katı çizgilerin olması gerektiğini söyleyebilirim. Örneğin konserimizi izlemek isteyen, örümcek kafalı faşo bir tipin en sert şekilde geri çevrilmesi gibi. Bunlar hep yaşadığımız detaylar…

Cihan Dündar: Evet. Ama ben hardcore kültürünü daha cok severim. Ne kadar sert, o kadar gerçek.

Murat Yılmaz: Punk kültürü tabii ki sert bir kültür. Ama bu da tabii ki bakış açısına göre değişir. Bir önceki soruda biraz bu konuya değindim. Bu kültürün sadece şeklini alır, poser olarak takılır, onun dışında penguen gibi standart bir hayat sürersen hiç de sert bir kültür olarak gelmez sana. Biz onlara aramızda “sıcak su pankları” deriz. Ama bu kültür, şekilden ziyade fikir ve tavırdır. Tüketim değil üretimdir. Kendin yap, etiği ile harmanlanmış sert duruşu olan herkesin kolay kolay sahip olamayacağı bir alt-kültürdür. Dışarıdan baktığın zaman rahatsız edici bir dış görünüş bile, seni penguen sürüsünden ayırır. Ama aynı zamanda da düşüncelerin ve tavrın da bunu desteklemelidir. Tabii kalkıp arkadaşının evinin ortasına sıç, demiyoruz. İşte o zaman, gerçek bir pank olursun.

Metecan Mete: Sisteme, toplumsal olaylara, haksızlıklara karşı bir tavrı yumuşak bir tavırla anlatmak ne kadar etkili olabilir bilmiyorum ama sert bir tavır, sert bir müzik, sıradışı sert bir etki yaratacak herhangi bir film, kitap, hareket, daha farkındalık yaratacaktır. Bu benim görüşüm tabii ki.

Punk müzik camiası ne durumda bu aralar? Bir hareketlilik var mı? Yoksa kötü zamanlarını mı yaşıyor?

Ali Can: Eskiye nazaran çizginin bayağı altında olmakla beraber, hareketlilik var bu aralar. Gectiğimiz yıllar kötü dönemler geçirdik genel olarak ama son zamanlarda konserlere ilgi arttı, insanlar işin ciddiyetini yavaştan anlamaya başlıyorlar. Sonucta yeni nesiller alttan sürekli gelmekte ve bazı şeylerin kafada oturma süresi zaman alabiliyor. Son konserimizde (Class Of 2003/İstanbul) büyük kalabalık vardı. Sokak konseri izlemek için gelenler ile dolup taşıyordu. Boyle manzaralar görmek hem bizleri hem de gelenleri mutlu ediyor gerçekten.

Cihan Dündar: Birkaç gruptan öte bir şey olduğunu görmedim. Müzisyene en büyük destek her zaman sahnededir. Çünkü müzikteki en gerçek iletişim odur. Seni dinleyeni hem görürsün, bir bağ kurarsın ve adam da senin çalışını canlı canlı, bangır bangır izler ve birasını içerek eğlenir. Bu kadar kolay aslında. Ama son geçen konserlerde, ben eski ruhun geri geldiğini hisseder gibi oldum.Az da olsa hareketlilik var.

Murat Yılmaz: 2000’lerden konuşucak olursak, biz The Ayılar olarak 2003 yılından beri aktifiz ve de birçok farklı jenerasyonlarla beraber olup müziğimizi icra ettik. 2004’lerden sonra bir ara bu kültür ve müzik punk-skinhead olarak bayağı yayıldı. Birçok grup ve tayfa ortaya çıktı. Son yıllarda yerel gruplar birbirlerine ve sahnelerine sahip çıkmaya ve beraber olmaya başladı. Bu durum çok sevindirici çünkü: “Yalnız olmaz. Hep beraber birlik yener!” El birliğiyle birçok büyük-küçük organizasyon, konser ve hatta festivalller düzenlendi. Hayal edemeyeceğimiz yabancı müzik gruplarıyla aynı sahnede ter döktük. Tüm bunlar bu işin hâlâ bitmediğini ve bu müziğin hâlâ var olduğunun en büyük kanıtıdır. Bizim tek istediğimiz seyirci, tayfa, arkadaş olarak insanların bizlere destek vermesi. Konserlere gelin, merch ürünleri alın, bizle takılın. Beraber içelim. Bu işler bilgisayar başında takılarak olmaz. O yüzden “sen de çık sokağa!”

Metecan Mete: Müzik kanallarının, dergilerin popüler kültürü desteklemesi, pohpohlaması, dayatması; insanların bırakın punk kültürünü, diger alternatif müzik akımlarına bile ilgisini alakasını azaltmış durumda.

Siz neler yapıyorsunuz, önünüzde ne gibi hedefler var?

Ali Can: Biz cok yattık. Konserlere prova yapmadan çıkıyoruz. En son ne zaman prova aldık gerçekten bilmiyorum ama bu tembelliğe dur diyebildik. Kayıttayız. Albüm kaydı hazırlıyoruz ve albümden bir şarkıyı da paylastık: Sarhoştum Hatırlamıyorum. Şarkı oldukça fazla ilgi gördü. Albüm kaydımız da eski şarkılarımızdan bazıları, bilinen ama kaydı olmayan ve yeni şarkılarımızdan oluşacak. Yurtiçi/yurtdışı beklentilerin üzerinde kalmasını dilediğimiz bir çalışma olacak umarım. Şu anki hedefimiz, albümü tamamlayıp bir an önce huzurlara sunmak. E tabii, gerisinde geniş çaplı bir Avrupa turu olacak. Bunu 2017 yazında gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

Cihan Dündar: Kötü Kedi Şerafettin film müziği ve galasından sonra yayınlamadığımız yeni besteleri ve var olanların yeni hâlleriyle ilgileniyoruz.

Murat Yılmaz: The Ayılar olarak popüler kültüre hitap eden bir müzik yapmıyoruz. Bu yüzden Türkiye’de yerli pop/rock müzik piyasasında pek bir çalışma yapmadık. D.I.Y (Do it yourself) etiğiyle, her şeyi kendi imkânlarımızla yaptık, yapıyoruz: Şarkı, kayıt, klip, merch. Tabii ki daha fazla insana ulaşabilmek için yeni çalışmalar yapma gerektiğini düşünüyoruz. Yurtiçi için single veya bir adet dört şarkılık E.P. albüm projemiz var. Başlangıç olarak, single+klip şeklinde veya E.P.+klip. Bu şekilde çok sayıda olan eski ve yeni bestelerimizi dinleyecilerimize internet üzerinden en iyi şekilde sunabiliceğiz. Sosyal medya şu an en büyük silah. Geçen sene yaptığımız 10 günlük avrupa turnesinin tadı damağımızda kaldı resmen. Yeni bir turne planımız var ve de yurt dışına açılma fikrini ve plak şirketleri-labellarla olan iletişimimizi koruyup yurtdışı için de müzik yapmak istiyoruz. Dünya çapında özellikle Avrupa menşeili “anti fa” grupların yer aldığı sağlam bir label olan Contra Records ile iletişime geçmeyi de düşünüyoruz. Grubumuzla ilgilenirse, bu label altında çalışmalar yapmayı planlıyoruz. Grubun uzun zamandır var olması, aktif olarak sahne alıp müzik yapması ilerisi için bize umut veriyor. Umarım çok iyi işlere imza atar, yurtiçi ve yurtdışında daha çok insana ulaşırız.

Metecan Mete: Avrupa turnesinden sonra çalışmalara hız verdik. Kötü Kedi Şerafettin animasyonu için HipHop sanatçısı Sansar Salvo’yla bir düet yaparak bir single gerçekleştirdik. Ayrıca önümüzdeki bahar aylarında Avrupa turnesinin ikincisinin planı içindeyiz ve bir albüm kaydımız, bu turneden önce dinleyiciyle buluşacak gibi gözüküyor.

Sıfırın Eksileri’ni sevdiniz mi?

Ali Can: Daha önce hiç duymadım. Bu röpörtaj sayesinde bakma şansım oldu. Soruları Murat yolladığında “Bu ne lan?” dedim. Tabii bunda kıymalı böreğin de katkısı olsa gerek. Detaylı incelemedim ama güzel buldum ilk bakışta. Bu şekilde destek omurgasında yapılarin bulunması, çoğalması genel olarak alt-kültüre katkıdır. Devamını diliyorum.

Murat Yılmaz: Evet. Samimi olarak internette sizin gibi alt-kültüre, fikirlere ve bu müziğe destek veren insanlar oldukça biz daha mutlu oluyor ve gaza geliyoruz. Birbirimize ihtaycımız hep var. O yüzden birbirimizi unutmayalım.

Ekstra:
Bize bir şarkı önerir misiniz?

BigWig – Owned and Operated
Ext-Rufio – Gold and Silver
Dropkick Murphys – Wild Rover
Perkele – Heart Full of Pride
Zartako – Vale Tudo
The Oppressed Ultra Violence
4 Promille – Popeye der Seemann

Yorum bırakın